Pompeii Fresk Restorasyonunda Dönüm Noktası
- Pompeii’nin antik freskleri, Vezüv Yanardağı patlaması ve II. Dünya Savaşı bombardımanlarında parçalandı.
- AB destekli RePAIR projesi, bu parçalanmış eserleri robotik teknoloji ile bir araya getiriyor.
- Sistem, gelişmiş görüntü tanıma, yapay zeka ve ultra hassas robotik kolları birleştiriyor.
- Venedik Ca’ Foscari Üniversitesi koordinatörlüğündeki proje, 2021’de başladı ve Pompeii’de test edildi.
- Araştırmacılar, bu teknolojinin dünya çapında arkeolojik restorasyon pratiklerini dönüştüreceğine inanıyor.
MS 79 yılında Vezüv Yanardağı’nın yıkıcı patlamasıyla küller altında kalan antik Roma kenti Pompeii, zamanın ötesinden günümüze uzanan zengin kültürel mirasıyla insanlığı büyülemeye devam ediyor. Ancak bu mirasın en değerli parçalarından olan freskler, yüzyıllar süren yıkım ve felaketler sonucunda sayısız parçaya bölünmüş durumda. Arkeologlar için adeta imkansız bir göreve dönüşen bu restorasyon süreci, günümüz teknolojisinin en ileri örnekleriyle yeni bir dönemece giriyor.
Yeniden Doğuşun Anahtarı: RePAIR Projesi
Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen ve yapay zeka destekli devrim niteliğindeki RePAIR projesi, Pompeii’nin kayıp fresklerini bir araya getirmek için sahaya indi. Venedik Ca’ Foscari Üniversitesi’nin koordinatörlüğünde yürütülen bu çığır açıcı sistem, arkeologların en zahmetli görevlerinden birini, yani parçalanmış eserleri yeniden birleştirme işini büyük ölçüde hızlandırmayı ve kolaylaştırmayı hedefliyor. Gelişmiş görüntü tanıma teknolojisini, yapay zeka destekli bulmaca çözme algoritmalarını ve ultra hassas robotik kolları birleştiren bu inovatif yaklaşım, binlerce yıldır toprak altında yatan bu tarihi hazineleri geleceğe taşımak için umut vadediyor.
Zamanın ve Savaşın Yıktığı Sanat Eserleri
Pompeii’deki fresklerin parçalanmış hikayesi, sadece Vezüv’ün patlamasıyla sınırlı değil. Projenin direktörü Gabriel Zuchtriegel’in belirttiği gibi, bu deneysel çalışma aslında II. Dünya Savaşı sırasında bombalarla tahrip olan ve sonrasında da parçalanan fresklerin yeniden birleştirilmesi gibi çok somut bir ihtiyaçtan doğdu. Ayrıca, 2010 yılında çöken ‘Gladyatörler Evi’nden çıkan fragmanlar da restorasyon ekibinin odaklandığı diğer önemli alanlardan. Birçok parçanın eksik olması ve nihai eserin referans görüntüsünün bulunmaması, bu görevi dev bir yapbozu kutusuz çözmeye benzetiyor. Venedik Üniversitesi profesörü Marcello Pelillo, durumu “Dört beş kutu yapboz alıp hepsini karıştırıp, sonra kutuları atıp dört beş yapbozu aynı anda çözmeye çalışmak gibi” ifadeleriyle özetliyor.
Robotlar ve Yapay Zeka Nasıl Çalışıyor?
RePAIR sisteminin kalbinde, esnek ellere ve görüş sensörlerine sahip ikiz kollu robotlar yer alıyor. Bu robotlar, hassas yüzeylere zarar vermeden fresk parçalarını tanımlayabiliyor, kavrayabiliyor ve birleştirebiliyor. Paralel olarak çalışan yapay zeka ve makine öğrenimi uzmanları, insan gözüyle fark edilemeyen ince renk ve desen eşleşmelerini tespit edebilen algoritmalar geliştiriyor. Bu sayede, kayıp parçaların bile tahmin edilebildiği, karmaşık mozaiklerin dijital olarak yeniden inşa edilebildiği bir süreç işletiliyor.
Geleneksel ve Robotik Fresk Restorasyonunun Karşılaştırması
| Özellik | Geleneksel Restorasyon | Robotik Destekli Restorasyon (RePAIR) |
|---|---|---|
| Hız | Çok Yavaş ve Zahmetli | Önemli Ölçüde Daha Hızlı |
| Hassasiyet | İnsan Hatasına Açık | Ultra Hassas ve Dijital Kontrollü |
| Kompleks Çözüm | Zorlu ve Zaman Alıcı | Yapay Zeka Destekli Bulmaca Çözümü |
| Hasar Riski | Yüksek | Minimum (Esnek Robotik Eller Sayesinde) |
| Referans İhtiyacı | Genellikle Referans Gerekli | Referans Olmadan Çalışabilme (AI ile) |
Arkeolojide Yeni Bir Dönem: Küresel Etkiler
RePAIR projesi, sadece Pompeii için değil, dünya çapında arkeolojik restorasyon pratikleri için de bir dönüm noktası olabilir. Araştırmacılar, bu teknolojinin, savaşlar, doğal afetler veya zamanın yıpratıcı etkisiyle parçalanmış tüm kültürel mirasların kurtarılmasında devrim yaratacağına inanıyor. Pompeii’den gelen bu umut verici haberler, antik dünyanın gizemlerini çözmek ve onları gelecek nesillere aktarmak için teknolojinin sınırlarını zorladığımızın en çarpıcı kanıtı olarak tarihe geçiyor.

Bir yanıt yazın